16 Şubat 2009 Pazartesi

161.sayfa 5. cümle / Markopaşa



Takip ettiğim blog yazarları arasında yeni bir moda var.
Şu anda okumakta olduğun kitap'ın; 161. sayfasının 5. cümlesini köşene yazıyorsun.
Herkes birilerini mimliyor sonra onlarda başkalarını ..
Bu böyle akıp gidiyor.
Beni kimse mimlemedi.
Bende kendi kendime yazayım dedim.
Kayıt düşmek amacıyla.

Elimde bitirmek üzere olduğum kitap.
"Markopaşa Yazıları ve Ötekiler".
Sabahattin Ali'nın köşe yazılarını içeren bir kitap.
Hikmet Altınkaynak tarafından hazırlanmış.
161.sayfa 5.cümle

"Biz bir fikir ortaya atmışız onlar bize cevap yerine, küfür savurmuşlar.."

Hımm..
Şanslıymışım, kendi içinde anlamı olan bir cümle denk geldi.
Merhum Paşa adlı 4 sayfalık gazetesindeki köşesinde yayınlamış Sabahattin Ali. 1 Kasım 1947 de yazdığı "Fikir ve Küfür" başlıklı yazısından.
Konu hakkında biraz ayrıntı vereyim ki, daha iyi fikir yürütebilelim.

2 Nisan 1948 de Sabahattin Ali yurtdışına kaçmak isterken bir cinayete kurban gidecektir.
Bugün bile hala tam aydınlatılamamış bir iş.
Sabahattin Ali neden yurtdışına Bulgaristan üstünden kaçmak istiyor?
Markopaşa, Malumpaşa, Merhumpaşa. Bu isimler nedir?
Markopaşa'yı çıkarırken ortağı kimdir?
***
Sabahattin Ali; Aziz Nesin, Mücap Nedim Ofluoğlu, Mustafa Uykusuz ile birlikte 4 sayfalık haftalık/aylık siyasi mizah gazetesi çıkarıyor.
İlk sayısı 25 Kasım 1946 da çıkan bu gazetenin ilk adı "Markopaşa".
Daha sonra ilerleyen zamanda bu gazetenin adı,kapatılma vb. nedenlerle Merhumpaşa, Malumpaşa ve Alibaba olarak değişecektir. Sabahattin Ali'nin öldürülmesinden sonra da yayınını sürdüren arkadaşları, Markopaşa ve Yedi Sekiz Hasan Paşa, Hür Markopaşa ve son olarak Medet adlarını kullanmışlar.
Markopaşa'nın ilk sayısında amacı şöyle açıklanır: "Maksadımız, sadece gülmek için gülmek değildir. Gülmek,düşünmek ve faydalı olmaktır."
ilk sayısı 25 Kasım 1946 da çıkan Markopaşa, 23 Nisan 1950 de ilk ve son sayısı Medet adı ile yayın hayatına son verdi.
57x82 cm boyutlarında 3.hamur kağıdın yarısının ikiye katlanmasıyla 4 sayfadan oluşan bu haftalık/aylık gazetenin, dönem koşullarına bağlı olarak baskı/dizgiside temiz değildi.*
"Markopaşa dizisi toplam 7 ad, 77 sayı, 8 sahip(çeşitli tarihlerde 15 kez değişerek), 10 yazı işleri müdürü(13 kez değişerek), 1'i teksir makinesi olmak üzere 9 matbaa (15 kez değişerek), 1'i posta kutusu olmak üzere 10 adres (12 kez değişerek) değiştirerek çıkmıştır. Medet'in ilk sayısını Markopaşa dizisinin son sayısı olarak düşündüğümüzde 3 yıl, 4 ay, 28 günlük süre 176 hafta etmektedir. Haftalık Markopaşa ve soyundan gelen gazeteler ancak 77 sayı çıkabilmiştir. Tam 99 hafta çıkamamıştır. İlk sahibi Sabahattin Ali öldürülmüştür. Bu gazeteler aleyhine 16 dava açılmış, Medet'in son sayısına göre, yazarları toplam olarak 8 yıl 2,5 ay ceza almışlardır (M. Saygur,a.g.e.s. 28 -29). **
Bu toprakların gurur duyduğu değerli çocuklarından Sabahattin Ali'ye.
Selamlar olsun.
Allah rahmet eylesin.
*183 a.g.e.
**185 a.g.e.

13 Şubat 2009 Cuma

FIRTINA


Önemli olduğunu düşündüğüm bir yazı.

11.02.2009

Dünya tam anlamıyla bir değişimin arifesinde...Obama'nın paketi işe yarayacak mı?
Bu kritik sorunun yanıtını yıl sonuna kadar göreceğiz...
Olumsuz hali Bretton Woods'un iflasıdır.Yani küresel düzen değişir.
Kaldı ki ben bu sürecin başladığına inananlardanım.Temel iktisat tezi nedir?
'Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsızdır.'
Üretimin ve tüketimin geldiği boyut ortada.İnsanı, insanlığı ve yerküreyi mahvetme nokta sınagetirdi.Oysa bu tez gerçekte tam tersidir.
'Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır.'
Sosyologların ilkel kabileler üzerine yüzyıl başında yaptığı bir araştırmada insanların 'modern' insanlara nispetle çok daha az çalıştığı ispatlandı. Yılda bir ay...
İnsanın köleleştiği bir çağda yaşıyoruz... Bunca savaş, soykırım, açlık, adaletsizlik, kirlilik ve ahlaki çöküşlerin temel sebebi seçilen iktisadi yoldur.
Neo-liberalizmin vahşeti; silah tekelleri, ilaç ve gıda şebekelerinin küresel hegemonyası dünyayı ve insanlığı açmaza soktu.İnsan nerede?
Işıl ışıl bir dünya şeklinde sunulan bu fotoğraf karesinde neredesiniz?
Manevi dünyamız bir çölü andırıyor.
Ruhlarımız o çölde bir yudum su peşinde.
Ruhumuz ondan geldi ona dönecek.
Suskun bir izleyici gibi bekliyor.
Egomuz ise krallığını ilan etmiş...
Bu sahte alemin kölesi olmuş bir kral... Kör ve sağır.
Kalbimiz suskun ve yapayalnız.
Gönlümüzde bir farkındalık yaratarak çölü ummana çevirecek aşk nerede saklı?
Düşünün. Nasıl bir hayat döngüsü içindeyiz?
Hazlar içinde yüzen tek başına insanlar olduk.
Tüketen ve tükenen insanlar...
Her sabah yorgun argın yatağından kalkan, saatlerini tıkalı trafikte harcayan,
ne uğruna ne ürettiğini bilmeden manasızca koşturan,
anlam haritaları olmayan, sevgi yerine şüphe içinde yüzen yığınlar var etrafımda...
Mutsuz ve umutsuz ruhlar...Dünya dönüşüyor...
Bu coğrafya insanlığa binlerce yıl ne sundu?
Bu dönüşümün arifesinde, çözümün tepeden inmeci küresel iktisadi formüllerde değil, bireyden yükselen bir formülde yattığını anlamalıyız.
Evrene sığmayan ve bir insanın kalbine sığabilen tek şey nedir?
Her şey...Devleti yıkmanın yolu egomuzu yok etmekle mümkün.
Gücü aşkta saklı...Yani bireysel reddiyeyle başlayan bir pratik küresel bir zaferle nihayetlenir.Bir değişime ihtiyaç var.
Ve, olacak...Vitrindeki Müslümanlar bunu başaramaz.
Çünkü onlar vitrindeler.Vitrin kapitalizme ait bir semboldür.
İktidarı istediler. İktidar onları vitrine koydu...
Şebek oldular.Bunu başaracak mümindir.
Okuyan, dinleyen, paylaşan, dayanışan, anlaşan, anlayan mümin...

SERDAR AKİNAN